top of page
Peter_Paul_Rubens_-_The_Fall_of_Phaeton_(National_Gallery_of_Art) (1).jpg
Kaan Köprülü

Semerkant


Registan Meydanı Semerkant
Registan Meydanı, Semerkant

Grek kaynaklarında ‘’Maracanda’’, Çin kaynaklarında ise ‘’K’Sang ve ‘’Hsi-wan-chin’’ adları ile geçer. Semerkant şehrinin ismi Semer ile Soğdca’da şehir veya yerleşim yeri anlamına gelen kent/kant kelimelerinin birleşiminden meydana gelir. Şehir ilk olarak Soğd nehrinin güney kısmında bulunan tepede kurulmuştur. Şehrin günümüzdeki kalıntılarına ise Efrâsiyâb adı verilir. Cengiz Han’ın 617 yılında şehri yakıp yıkmasından sonra, şehir günümüzdeki yerinde tekrardan kurulmuştur. Tarihte Semerkant şehri bütün Mâverâünnehir ve Soğd bölgesinin yönetim bölgesi olmuştur. Şehir Soğd Nehri’nin kanalları sayesinde şiddetli sıcak ve kuraklıktan pek etkilenmemiştir. Seyyahların ise cennete benzettikleri bir konumda bulunmaktadır.


Şehrin kuruluşuna dair rivayetler kaynaklarda farklı olarak anılsa da, 20. yüzyılda bölgedeki yapılan kazılarda şehrin milattan önce 535 yılında Pers hükümdarı Büyük Cyrus tarafından bir karakol şehri olarak kurulduğunu ortaya çıkarmıştır. Semerkant’ın kalıntılarına adını veren ünlü Türk hükümdarı Alp Er Tunga (Efrâsiyâb) ise şehrin kuruluşundan önce bu bölgede hakimiyet sağladığı için ismini vermiştir. Arkeolojik çalışmaların gösterdiğine göre; Semerkant, Orta Asya’ın en büyük şehirlerinden biriydi.


Milattan önce 329 yılında Semerkant’ı Perslerden alan Büyük İskender, kendisine karşı bir isyan bahanesi ile şehri yakıp yıktı. Fakat şehri iyi bir istihkam olarak gören İskender, şehrin etrafını surlarla çevirdi. Soğd-Baktria satraplığına bağlanan şehir, kumandanlar arasında yapılan savaşlar sonucunda Seleucos’un eline geçti. Daha sonra da milattan önce 189 yılında Grek-Baktria Krallığının hükmü altına giren şehirde Grekler küçük bir yönetici sınıf olarak kaldı. Soğdca’nın ana dil olduğu şehirde nüfusun çoğunluğu İranlılar ve Saka Türklerinden oluşuyordu. İlerleyen süreçte Semerkant, önce Yüeh-chih (Yüeçiler) Türklerinin, daha sonra da K’ang-chü Türklerinin eline geçti. Şehir K’ang-chü Türklerinin elinde tekrar imar edilip eski ihtişamlı günlerine geri döndü.


Semerkant’ın 300 yılında Himyerilerin eline geçtiğine dair rivayetler olsa da 375 yılında şehri ele geçiren Akhunlar, K’ang-chü kralını öldürüp şehirde uzun bir hakimiyet sürdüler. 5. yüzyılın ortalarına doğru ise Semerkant, Eftalitler’in hakimiyetine girdi. Eftalitler, sadece vergi almakla yetinip, Mâverâünnehir’in idaresini K’ang-chü yönetimine bıraktı. 562 yılında ise Göktürkler’in hakimiyeti ile birlikte, Semerkantlılar’ı elçilik görevleri için kullandılar. 659 yılında Göktürklerin yıkılmasıyla şehir Çin yönetimine geçti. Şehir kağıt üzerinde Çin yönetiminde olsa da Soğd Yabguluğu yönetimde adeta bağımsız bir şekilde davranıyordu. Türk nüfusunun etkinliği de şehirde önemliydi.


576 yılına gelindiğinde, Emevilerin Horasan valisi olarak Saîd b. Osman Semerkant üzerine bir sefer düzenledi. Semerkant Kralı Tarhûn ise Müslümanlara vergi ödeyip rehineler vermeyi kabul edince barış sağlandı. Bir rivayete göre ise kuşatma sırasında Hz. Muhammed’in amcası Abbas’ın oğlunun şehit düştüğü söylenir. Kral Tarhun’un antlaşmayı bozması üzerine şehir 680 yılında Selm b. Ziyâd tarafından tekrar fethedilir. Fakat bu hakimiyet de çok uzun sürmez. 701 yılında II. Göktürk Devleti’nin gönderdiği ordu ile Semerkant ve çevresi Türklerin eline geçti. İkinci Göktürk hakimiyeti de uzun sürmeyerek, 711 yılında Emevilerin Horasan Valisi olan Kuteybe b. Müslim tarafından uzun süren bir kuşatma ile Semerkant kesin olarak Emevi hakimiyetine girdi. Kuteybe yaptığı anlaşma ile şehri vergiye bağladı ve buraya bir cami inşa ettirdi. Ayrıca yakınlarını buraya vali olarak tayin ederek emrine askeri bir birlik bıraktı. Bu hamleden itibaren ise Semerkant artık ileriki fetihler için önemli bir askeri üs oldu.


Şehrin İslam’a geçiş süreci Ömer b. Abdülazîz’in çalışmalar ile hızlandı. Kuteybe zamanında kurulan 30.000 kişilik İslam ordusu da burada önemli bir varlık olarakyer edindi. Fakat Semerkant için bir kader olan savaşlar yine baş gösterdi. Semerkant’a atanan valilerin sertliği ve alınan vergilerin adaletsizliği gibi sebepler Semerkant’ta başlayacak ve yıllar sürecek olan isyanları tetikledi. Soğd halkına yardım bahanesi ile gelen Türgişler, Soğd kuvvetleri ile birleşerek Semerkant’ı kuşatma altına aldılar. İki yıl süren kuşatma Emevilerin Horasan Valisi Cüneyd el-Mürrî tarafından kurtarılsa da 735 yılında Hâris b. Süreyc ayaklanması sırasında Türgişlerin de yardımı ile Gûrek’in eline geçti (Kuteybe Gûrek’i yerli halkın sorumlusu olarak şehirde bırakmıştı.). Şehirdeki İslam garnizonu da bu isyan sonucunda ortadan kaldırıldı. Fakat 738 yılında Türgiş hakanı Su-lu ve Gûrek’in ardı ardına gerçekleşen ölümleri Emevilerin işini kolaylaştırdı. Ayrıca Horasan Valiliği görevine getirilen Nasr b. Seyyâr’ın başarılı siyaseti bölgede Emevi hakimiyetini tekrar arttırdı.


Abbasilerin döneminde 775-76 yllarında orataya çıkan Mukanna’ el-Horasâni taraftarı Mübeyyiza’nın isyanları dört yıl süreyle devam etti. 805 yılında başlayan ve Abbasilerin bölgedeki hakimiyetini büyük ölçüde sarsan Râfi’ b. Leys isyanı da aynı şekilde dört yıl boyunca sürdü. Dönemin halifesi olan Me’mûn, isyanların bastrılmasında önemli pay sahibi olan Sâmâni ailesinden gelen Nûh b. Esed’i ve kardeşlerini 819 yılında Semerkant ve Mâverâünnehir bölgesine vali olarak tayin etti. Tâhiîrelere bağlı olan Nûh b. Esed ve kardeşleri, Tahirilerin 873 yılında dağılmasından sonra Saffârîlere bağlandı. Halife Mu’temid-Alellah’ın da iki yıl sonra bir atamayla bütün Mâveraünnehir’i Nasr. b. Ahmed’e vermesiyle, Sâmâniler bölgede bir devlet haline geldi. Nasr b. Ahmed’in 892 yılındaki ölümünün ardından kardeşi İsmâil b. Ahmed başkenti Buhara’ya taşısa da, Semerkant gerek nüfus ve gerekse beşeri ve iktisadi önemi dolayısı ile bölgedeki önemini kaybetmedi. Sâmâniler devrinde Semerkant, günden güne bölgenin en büyük ilim ve iktisat merkezi haline geldi.

İbn Havkal tarafından Mâverâünnehir’in limanı olarak betimlenen Semerkant, dünyanın dört bir yanından gelen tüccarlar için bir kesişim noktasıydı. Ticaret yoılları ise Semerkant’ın çevresinde yaşayan Soğdların kontrolü altındaydı. Semerkant, İslam coğrafyasının kağıt üretimi açısından en büyük merkezdi. Kağıda ek olarak da ipek, kumaş ve dokumaları ile önemli bir şehirdi. Ticaretinin yanı sıra ilim alanında da ön planda olan Semerkant’ta bir çok alim yetişmiş ve yaşamıştır. Bu alimler içinde Uluğ Bey, Ali Kuşçu, İbn Arabşah, Nakşibendi Şeyhi Nizmeddin Hâmûş ve İbn Hibbân gibi önemli ilim insanları çeşitli dönemlerde Semerkant’ta yaşamıştır.


Nüfusun çoğunluğunu ise İranlı Soğdlular oluşturuyordu. Ardından ise Türkler geliyordu. Üçüncü en kalabalık millet ise Araplardı. Dini bakımından ise Müslüman fethinden önce şehirde; Budizm, Zerdüştîlik, Meniheizm ve Hıristiyanlık yaygındı. Ayrıca şehrin çevresinde azımsanmayacak düzeyde de Yahudi vardı.

992 yılında gelindiğinde şehir tekrar savaşlarla canlanmaya başladı. Karahanlı Buğra Han şehri ele geçirdiyse de Sâmâni Hükümdarı II. Nûh şehri tekrar geri aldı. 999 yılında ise şehir tekrar Karahanlıların eline geçti. XI. yüzyılın ilk yarısında hanedan kavgalarına sahne olan şehir 1052’de Karahanlıların ikiye bölünmesiyle Batı Karahanlılarda kaldı. Tahta geçen Böri Tegin Ebû İshak İbrahim b. Nasr, Semerkant’ı başkent yaptı. Fakat şehrin sakinliği yine çok uzun sürmeyerek 1089 yılında Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından ele geçiridi. XIII. yüzyılın başlarında ise şehir Hârizmşahlar’ın eline geçti. Başkent olarak kalmaya devam eden şehir Moğol ilerlemesi süresince harap hale düşen Semerkant, İbn Battuta’nın yazılarında viran bir halde betimlenir.


Semerkant’ın Moğol istilası sonrasında asıl yükselişi Semerkant ve Mâverâünnehir’i hakimiyeti altına alan Timur döneminde oldu. Semerkant’ı başkent ilan eden Timur, imar faaliyetlerinin yanı sıra çevredeki alimleri ve bilim insanlarını buraya toplayarak şehri tekrar eski önemi ve gücüne kavuşturmuştur. Semerkant’ın günümüze ulaşan hali ise Timur ve torunlarının bıraktığı yapılardan oluşmaktadır.


Görkemli geçen Timur Hanedanlığı yılları sonrasında şehir 1500 yılında Özbek Hükümdarı Şeybânî Han tarafından ele geçirilmiştir. 1868 yılına kadar Özbek hakimiyetinde bulunan şehir, Özbek döneminde başkent olarak kullanılmamıştır. Buhara’yı başkent ilan edip buranın imarına önem veren Özbekler, Semerkant’ın gelişimine önemli bir ket vurmuştur. 1868 yılında Ruslar tarafından alınan Semerkant, Rusların inşa ettiği demiryolu ile birlikte tekrar önemli bir kavşak haline gelmiştir. 1924-1930 yılları arasında Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti olan Semerkant, 1 Eylül 1991’de bağımsızlığını kaznmıştır. Günümüzde hala Özbekistan’ın başkenti olan Semerkant’ın nüfusu ise Özbekler, Ruslar, Tatarlar ve Taciklerden oluşmaktadır.


KAYNAKÇA


10 views0 comments

Recent Posts

See All

Comments


bottom of page