Paris Antlaşması yalnızca Osmanlı için değil, genel dünya tarihi açısından büyük önem arz eden bir antlaşmadır. Kırım Savaşı'nı sona erdiren bu antlaşma, 1774 yılında Küçük Kaynarca ve 1815 yılında Viyana Kongresi aracılığı ile Osmanlı ve Avrupa'ya üstünlük kuran Rusya'nın üstünlüğünün sona erdiğinin önemli bir kanıtıdır. Bütün bunlara ek olarak Kırım Savaşı, gelecek yıllardaki savaşların nasıl bir düzen ve sistem içinde yürütülebileceğini göstermesi bakımından oldukça önemlidir.
Asıl sorun başta 'kutsal yerler' olarak gündeme gelse de kısa bir süre içinde bütün Avrupa'yı içine çekecekti. Çar I. Nikola'nın İstanbul'a yolladığı elçi Prens Aleksandr Menşikof'un talepleri gösterdi ki, Rusya'nın asıl amacı kutsal yerler değil, aksine sayıları 10 milyon kişiye yaklaşan Ortodoks halkın himayesinin kendine verilmesiydi. Rusya'ın bu iddiası, Katoliklerin koruyucusu sıfatıyla hareket eden Fransa'nın hoşuna gitmedi. İki devletin Hıristiyanların haklarının tekrar tanımlanması ve himayesinde anlaşamaması bu devletleri savaşın eşiğine getirdi. Ayrıca Avrupa'nın Napolyon hakimiyetinden Rusya öncülüğünde kurtartılması ve Rusya'nın bu yüzden gerektiğinden fazla hakimiyet kurmasının engellenmesi de önemli sebepler arasındaydı. Bu nedenle İngiltere ve Fransa'nın Kırım Savaşı'nda Osmanlı'nın yanında yer alması mantıklı bir çerçeve içinde düşünülebilir.
24-28 Temmuz 1855 yılında Viyana'da savaşa fiilen katılmamış olmakla birlikte, askeri tehdidiyle Rusya'yı savaşın başında işgal ettiği Eflak-Bogdan'dan tehliye etmek zorunda bırakan Avusturya Dışişleri Başkanı Kont Boul'ün başkanlığında, İngiltere, Fransa ve Prusya elçilerinin görüşmeleri neticesinde barışın dört madde esas alınarak yapılacağının kararı verildi. 1) Eflak-Bogdan üzerindeki Rus hakimiyetine son verilmesi. 2) Tuna Nehri üzerinde dolaşım serbestisi. 3) Karadeniz'in tarafsız ve silahsız hale getirilmesi. 4) Rusya'nın, Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan Hıristiyan halkın himayesinden vazgeçmesi.
Eylül 1854 yılında müttefiklerin Kırım'a çıkartma yapmasıyla aynı zamanda savaşın sonunu da belirleyecek olan cephe ortaya çıkmış oluyordu. Uzun süren çarpışmaların ardından Sivastopol'un düşmesi, tarafları barışa yanaştıran asıl olay oldu. Fransa'da da hem İtalya ve Polonya meselelerinin daha fazla yer etmeye başlaması hem de kayıpların tüm ülkede bir sorun olarak görülmeye başlaması, Fransa'yı da barışa iten taraftı. Rusların ilerlemesi ise Sivastopol'ün düşmesine rağmen Kafkaslarda devam etmekteydi. Bu coğrafyada ise öncelikle Kafkasların daha sonra da Hindistan'ın güvenliğinin teminatı İngiltere'nin sorunuydu. Rusya'nın bu ilerlemesi, İngiltere'yi savaşa devam etme yönünde tavır almak zorunda bırakıyordu. Kars Kalesi'nin Ruslar tarafından alınmasıyla birlikte ortaya çıkan ve yeni cephelerin açılması ile uzayacak olan savaşın arabuluculuğu için Avusturya ön plana çıkarak harekete geçti. Yeni cephelerin açılması ile Prusya'nın da savaşa dahil olabileceği endişesi Avrupa'yı meşgul eden bir diğer sorundu. İtalya ve Polonya sorunları, Viyana Hükümeti için de önemli birer sorundu. Boul, Temmuz 1855 yılında dört maddeden oluşan maddelerinin ilk iki maddesini daha da ağırlaştırarak tekrar gündeme getirdi. Buna göre Tuna prenslikleri Rusya'ya karşı birer sınır görevi görecekti. Bu durum da Avusturya'nın işine gelip, Rusya'yı Avrusturya hinterlandından uzak tutacaktı. 'Şark Meselesi' olarak adlandırılan kavramın ortaya çıkmasına neen olan Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yaşayan Hıristiyanların durumu ise Batılı devletler ve Babıali arasında yapılacak olan antlaşmayla belli olacaktı.
Fransa ve Avusturya tarafından imzalanan bu konular İngiltere'ye gönderildi. İngiltere ise savaşa devam etmek istemekle beraber, III. Napolyon tarafından yansıtılan savaşa yalnız devam edeceksin görüşü dolayısıyla barışçıl bir tutum izleme taraftarı oldu. Bu isteğini ise, Kafkaslarda bağımsız bir devlet kurulması (Özellikle Çerkezlere bağımsızlık verilmesi), Rus limanlarında konsolosluk bulundurması ve Baltık'ın silahsızlandırılma isteği ile destekledi. Tüm bu detaylarda birlik sağlanıp 28 Aralık'ta Rus hükümetine iletildi.
1855 yılının sonlarında siyaseten dışanmış ve Avusturya'nın ilişkileri kesme tehtidiyle karşı karşıya olan Rusya, barışı kabul etmek zorunda kaldı. Fakat Rusya, Osmanlı Devleti'ne bir toprak verilmesine şiddetle karşı çıkmaktaydı. İngiltere ise isteklerinin tam olarak gerçekleştirilememesi dolayısı ile rahatsız duymaktaydı. Osmanlı tarafı ise, zaferin kazanılmasında az bir payı olduğu için herhangi bir toprak kazanma beklentisinde değildi. Aynı zamanda, müttefik devletlerin Osmanlı içerisindeki Hıristiyan teba için yapacakları düzenmeler Osmanlı Devleti'ni endişelendiriyordu. Müttekik devletler ise tüm Osmanlı halkının eşit olduğu yeni bir düzenleme taraftarıydı. Nitekim öyle de oldu. Batılı devletlerin İstanbuldaki elçilikleri ve Ali ve Fuad paşalar arasındaki görüşmeler neticesinde, tüm Osmanlı halkının eşitliğini savunan Islahat Fermanı imzalandı.
Paris'te yapılacak olan görüşmeler ise 25 Şubat tarihinde resmen başladı. Rusya'nın Kars'ı terk etmesi kabul edilirken, İngiltere'nin Çerkezistan'ın bağımsızlığını istemesi karşılık bulmadı. Viyana'da kararlaştırılan dört madde, barışın ön koşulu oldu. En nihayetinde de 30 Mart tarihinde antlaşma kesin olarak imzalandı.
Paris Antlaşması neticesinde Osmanlı Devleti kağıt üzerinde eşit bir Avrupalı devlet sayıldı. Fakat Osmanlı bu antlaşmadan sadece belirli vaatler almakla yetindi. Kapitülasyonlar kaldırılmadı. Rusya haricindeki bütün devletlerin Osmanlı toprak bütünlüğünü garanti etmesi, Avrupa'nın Osmanlı'ya doğru olan genişlemesini durduruyordu. Rusya için ise bu durum tamamen hareket olarak algılandı. Çünkü bu antlaşmayla 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması tamamen rafa kalkıyordu.
Bu antlaşma aynı zamanda Osmanlı Devleti'nde yeni bir anayasal düzenin başlangıcını sağladı. Ayrıca devletin bu savaştaki yeni teknolojilere geri kalması ve büyük bir borç batağı içerisine düşmesi, Osmanlı'yı bir takım reformlar yapmaya itti. Toprak bütünlüğü batılı devletler tarafından korunuyor olsa da bunun da kısa zaman içerisinde doğru olmadığı ortaya çıktı. Fransa'nın 1870-71 yıllarındaki Prusya savaşı ile Paris Antlaşması tamamen tarihe karıştı. Rusya ise Fransa-Prusya Savaşı sona ermeden Karadeniz'le ilgili olan maddeyi artık tanımadığını ilan etti. Bu durum ise yakın zamanda başlayacak olan Osmanlı-Rus Savaşı'nın ilk habercisi oldu. Antlaşmada toprak bütünlüğünün sağlanacağı iddiası ise Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında gerçekleşmedi. Avrupa hukukundan faydalanma konusunda da Bismarck'ın Berlin Kongresi'nde Osmanlı delegelerine söylediği 'o hukuk size göre değil' sözleri Osmanı'nın Avrupa'nın gözündeki yerini anlamasına sebep oldu.
Kaynakça
KEMAL BEYDİLLİ, "PARİS ANTLAŞMASI", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/paris-antlasmasi (29.04.2024).
Comments