1405 yılında ailesinin yönettiği köylerden biri olan ‘Sine’ köyünde dünyaya geldi. Babası Arnavutluk topraklanda derebeyi olan Gjon Kastrioti’dir. Annesi ise Makedonya’nın Polog bölgesinden gelen bir prensestir.
Akçahisa bölgesini yönetimi altında tutan Gjon Kastrioti, 1421 yılında II. Murad’a yenildikten sonra Osmanlı egemenliğini kabul etmiştir. Ayrıca bağlılık olarak ailenin oğulları Osmanlı sarayına rehin olarak verilmiştir. İskender Bey’in Arnavutluk topraklarındaki varlığına dair yazılı ilk belge 1426 yılına aittir.
1430 yılında Gjon Kastrioti Osmanlı’ya tekrar baş kaldırsa da Evrenesoğlu İshak Bey’e yenilerek sahip olduğu toprakları iyice küçültür. 1431 yılına gelindiğinde ise İskender Bey, Osmanlı ordusunda ‘sipahi’ olarak katılmaya başlar. Başarılarından dolayı da 1437 yılında Subaşı rütbesi ile Akçahisar ‘zeametinin’ yöneticisi olur. Dokuz köylük bir tımar sahibi olan İskender, sonraki başaıları ile vali oldu. Bu dönemde emrinde 5.000 kişilibir süvari birliği bulunuyordu. Arnavutluk’ta vali olarak görev yaparken babasının eskiden hakim olduğu topraklar ile bağını koparmayarak Arnavut asilleri ile olan bağını sürdürdü. Babası ve kardeşinin ölümünden sonra, kardeşi Stanişa ile birlikte Kastrioti bölgesindeki toprakları miras yolu ile devraldı. Valilik süresi boyunca ek olarak İtalya’da denizci cumhuriyetler olarak Ragusa ve Venedik ile iyi ilişkiler kurmaya çalışmıştır. 1432-36 yılları arasında gerçekleşen Arnavut asillerinin isyanlarına katılmayarak padişaha bağlılığını sürdürmüştür.
Arnavutluk direnişçisi olarak İskender Bey, İlk olarak 1443 yılında, Niş Muharabesi sırasında baş kaldırmıştır. İçinde bulunduğu ordunun Macar ordusuna yenildiğini gören İskender, emrindeki askerlerle Akçahisar’a dönüp buranın denetimini ele aldı. Daha sonra civar bölgedeki toprakları ele geçirmek için; Yorgo Brankoviç ve Stefan Crnojevic’in sahip olduğu topraklara saldır. Bölgede belirli bir hakimiyet sağladıktan sonra da İslamiyet’i reddettiğini açıklayıp ailesi ve ülkesinin intikamı için başkaldırığını ilan etti. Ayaklanmanın sembolü olarak da çift başlı kartalı seçti.
2 Mart 1444 tarihinde ise bölgedeki tüm Arnavut Prenslerini bir araya getiren İskender Bey, Leş birliğini kurmayı başardı. İskender Bey bu birleşme sayesinde hem bölgedeki gücünü arttıracak, hem de emrinde daha büyük bir ordu olacaktı. Sahip olduğu güç ile yeni kaleler inşa eden İskender Bey, dağlık bölgeyi de kendisi için bir avantaja çevirerek Osmanlı’ya karşı bir avantaj elde etti.
29 Haziran 1444 yılında Debre bölgesinde yaşanan Torvioll Muharebesi’nde Osmanlı’yı mağlup eden Leş Birliği, İskender’in bölgedeki hakimiyetini iyice sağlamlaştırmıştır. Kazanılan bu savaş Osmanlı tehdidi ile karşılaşmış olan Avrupa’nın da İskender Bey’i tanımasına olanak sağlamıştır. İlerleyen iki yılda da önce 1445 yılında Prizren yakınlarındaki Mokra Muharebesinde daha sonra 1446 yılında ise Otonete Muharebesi’nde Osmanlı birlikleri, Leş Birliği’ne mağlup olmuştur.
Venedikliler ise ayaklanma sırasında İskender’i desteklemiştir. Bunun en büyük sebebi; İskender’in yönettiği bölgenin Venedik ve Osmanlı arasında bir tampon bölge olmasıdır. İskender’in varlığı Osmanlıları Venedik topraklarından uzak tutuyordu. Fakat İskender’in giderek güç kazanması Venedik’i de rahatsız etti. Danye Kalesi’nin mülkeyeti üzerine çıkan anlaşmazlıkta patlak veren Arnavutluk-Venedik savaşında İskender yenilmez ve Venedik, İskender ile barış yapmak durumunda kalır. 4 Ekimde imzalanan antlaşmaya göre kale Venediklilere kalsa da Drin Nehri’nin çevresi Arnavutluk topraklarına katılır. Ek olarak Venedik, İskender’e 1400 düka vegi ödemek durumunda kalır. Ayrıca İskender Venedikliler ile olan mücadelesi sırasında Aragon Kralı V. Alfonso ile yakın ilişkiler kurar.
1448 yılında V. Alfonso’nun hakmiyetinde olan Napoli Krallığı’nda çıkan isyanı bastırmak için İskender’den yardım ister, bunun üzerine Demetrios Reres komutasında bir Arnavut birliği gönderen İskender, buradaki isyani kolayca bastırır. Ayaklanma sonrası ise Arnavutluk birlikleri İtalya’ya yerleşir. Reres ise Alfonso tarafından Calabria bölgesine vali olarak atanır.
İskender Bey’in bu kadar başarılı olmasının ardında yatan en büyük sebep, onun savaş taktiğidir. 1448 yılında II. Murad ve II. Mehmed komutasındaki ordu Svetigrad (Kocacık) Kalesi’ni kuşatır. Burada bulunan garnizon saldırıya direnirken, İskender Bey ise komutasındaki birliklerle kuşatmayı sürdüren birliklere saldırarak rahatsız eder. Antlaşma sonucunda kale Osmanlı’ya kalsa da içerisindeki Arnavut garnizon güvenle Arnavut topraklarına dönmüştür.
Svetigrad’tan iki yıl sonra da II. Murad ve oğlu II. Mehmed emrindeki ordu ile Akçahisar’ı kuşatmıştır. İskender burada da iki sene önce yaptığı gibi Osmanlı’yı rahatsız ederek levazım birliklerine saldırır ve Osmanlı’yı erzaksız bırakır. İki ay boyunca kaleyi kuşatmayı deneyen Osmanlı, kuşatmayı kaldırarak Edirne’ye geri döner.
İskender, Osmanlı saldırılarını püskürtmeyi başarmış olsa da topraklarında baş gösteren kıtlık onu, V. Alfonso’dan yardım talep etmeye itmiştir. Bu talep sonrasında iki taraf arasında 26 Mart 1451 yılında Gaeta Antlaşması imzalanmıştır. Antlaşmaya göre Alfonso, Osmanlı tehdidine karşı İskender Bey’in yanında olacaktı. Aynı zamanda bu antlaşma ile İskender Bey Aragon hanedanının bir vasalı haline gelmiştir.
1450 yılındaki Akçahisar kuşatması sonrasında Arnavut topraklarında barış hakim olmuştur. Bu barışın en önemli sebebi Osmanlı tahtına II. Mehmed’in (Fatih) geçmesidir. II. Mehmed’in Bizans ile ilgilenmesi Arnavutluk topraklarında kısa süreli bir barış sağlamıştır. Yaşanan tek sorun 1452 yılında Osmanlı tarafından Arnavutluk topraklarına gönderilen bir ordunun geri püskürtülmesi olmuştur.
1455 yılında yaşanan Berat Kuşatması ise II. Mehmed’in sultan olarak İskender Bey ile ilk karşılaşmasıdır. Kuşatma Leş Birliği’nin kesin mağlubyeti ile sonlanmıştır. İskender, Osmanlı garnizon lideri ile teslim üzerine anlaşmış ve kuşatmayı gevşeterek bölgeden ayrılmıştır. Kuşatmanın zayıflığı üzerine gelen İshak Bey’in süvari birliği, Arnavut kuşatmacılarının tamamını öldürmüştür. Bu başarısızlık bazı Arnavut asillerinin Leş Birliğine olan güvenini sarsmıştır. Bunlardan en önemlisi Moisi Arianit Golemi’dir. Osmanlı saflarına geçen Golemi, daha sonra Oranik Muharebesi mağlubiyeti sonrasında yeniden Arnavut saflarına geçip İskender Bey’den af dilemiştir.
1457 yılında hem Arnavut asili hem de İskender Bey’in yakın akrabası olan Hamza Kastrioti de Osmanlı saflarına geçer. 1457 yılı içinde Osmanlı tarafından gönderilen büyük ordunun içinde Hamza Kastrioti de vardır. İskender Bey geri çekilerek savaşsa da 2 Eylül günü yaptığı ani baskınla Osmanlı birliklerini geri püskürtür. Bu başarı sonrası yine kısa süreli bir barış dönemine girilir. Bu mücadelede esir alınan Hamza Kastrioti de Napoli’ye sürülür.
Ayrıca bu zafr sonrasında Papa’nın da dikkatini çeken İskender, Papa III. Callixtus tarafından Kutsal Makam komutanı ilan edilir. 27 Haziran 1458 yılında V. Alfonso’nun ölümünden sonra tahta oğlu I. Ferdinand gemiştir. İskender, I. Ferdinand’a bağlılığını belirterek, ayaklanmalar için ise Ferdinand’a yardımcı olur. Ayaklanmaları bastırdıktan sonra Arnavutluk’a geri dönen İskender, Ferdinand tarafından topraklarla ödüllendirilir.
İskender Bey Arnavutluk topraklarına geri döndükten sonra üç Osmanlı ordusunun ona yaklaştığını öğrenir. İskender bu üç orduyu geri püskürtmeyi başarsa da, Leş Birliği’nin baskıları ile II. Mehmed ile 10 yıllık sürecek bir barış antlaşması imzalar.
Bu dönemde 1463-1479 Osmanlı-Venedik Savaşı başladığı için Venedikliler, İskender bey ile 20 Ağustos 1463 yılında bir dostluk antlaşması imzaladılar. Antlaşmaya göre Arnavutluk kendi sularında Venedik donanmasının bulunmasına izin verecekti, karşlığında da olası bir Venedik-Osmanlı antlaşmasında da Arnavutluk’un bağımsızlığı garanti edilecekti.
Osmanlılara karşı yeni bir haçlı seferi girişinde olan Papa’nın ani ölümü İskender’i Makedonya’da yalnız bırakır ve 1465 yılında Balaban Paşa, Vaikal Muharebesinde İskender’i mağlup eder. Bu savaş sonrasında önemli Arnavut asilleri esir alınıp Konstantiniyye’ye götürülür. Aynı yıl içinde tekrar saldıran Osmanlı bu sefer İskender’e yenilir. 1466 yılında ise II. Mehmed ordunun başında bizzat gelerek Akçahisar’ı kuşatır. Fakat aylarca süren kuşatmanın ardından Mehmed, buranın kuşatılamayacağını anlayıp geri döner fakat Balaban Paşa’yı kuşatmayı devam ettirmesi için burada bırakır. Ayrıca kuşatmaya yardımcı olması için de burada bir kale inşa ettirir. Kuşatma esnasında mâli destek için İtalya’da bulunan İskender, döndükten sonra Osmanlı birliklerini mağlup ederek Osmanlı’nın burada inşa ettiği kaleyi ele geçirir. Balaban Paşa bu çatışma esnasında hayatını kaybeder. Bu mağlubiyet üzerine II. Mehmed yeniden sefere çıksa da Akçahisar’ı ele geçiremez. Her yıl yenilenen Osmanlı saldırıları sonucunda Arnavutluk çok büyük kayıplar vermiştir ve ekonomisi çökmüştür. Asillerin ise toplu şekilde ele geçirilmesi İskender’e duyulan güvenin sarsılmasına yol açmıştır. İskender Bey son kez Leş Birliği’ni toplantıya çağırsa da bu dönemde yakalandığı sıtma sonrasında 17 Ocak 1468 yılında ölecektir.
İskender gibi büyük bir liderin ölümünden sonra ise Venedik, diğer kalelerin korunması için Leş Birliği ile iş birliği yapsa da Akçahisar 1477 yılında Gedik Ahmet Paşa tarafından dördüncü kez kuşatılmış ve kuşatmaya II. Mehmed’in de katılmasıyla şehir teslim alınmıştır. 1479 yılında İşkodra’nın da ele geçmesiyle Arnavutluk tamamen Osmanlı kontrolüne geçmiştir.
Bu kayıp sonrasında da Ferdinand İskender’in ailesi ve diğer Arnavut asiller için koruma sağlayıp onların İtalya’ya yerleşmesini sağlamıştır. İlerleyen yıllarda İskender’in oğlu II. Con Kastrioti isyan etse de başarısız olur. 1501 yılında İskender’in torunu olan II. Cerc Kastrioti de isyana kalkışmıştır fakat bu isyan II. Bayezid tarafından bastırılmıştır.
Comments