top of page
Peter_Paul_Rubens_-_The_Fall_of_Phaeton_(National_Gallery_of_Art) (1).jpg
Kaan Köprülü

İngiltere-İspanya Savaşı 1588-1604 (İspanyol Armadası)

Updated: Dec 5, 2024

İspanya-İngiltere Savaşı’nın Arka Planı


İngiltere ve İspanya savaşa girmeden önce, İngiltere ve İspanya uzun yıllardır ittifak halindeydi. 15. yüzyılın ortalarından sonlarına kadar, XI. Louis yönetimindeki Fransa Avrupa’nın en büyük gücü konumunda bulunuyordu. İngiltere’nin bugün Kuzey Fransa olarak bilinen bölgede belirli mülkleri vardı ve İspanya sürekli tehdit altındaydı. Bu sebeple İngiltere kralı VII. Henry, İspanya kralı II. Ferdinand ile ittifakını sürdürebilmek için bir dizi evliliği de içeren uzun bir barış dönemi yaşadı. “Fransız Din Savaşları” II. Philip ve I. Elizabeth arasındaki ittifakın bozulmasının temek sebebiydi. Bu durum da iki ülke arasında savaşa yol açtı.


16.yüzyılın ortalarında Kral II. Philip yönetimindeki Habsburg İspanya’sı küresel bir imparatorlukla Avrupa’nın en baskın siyasi ve askeri güçlerinden biri konumundaydı. Katolikliği savunan İspanya’nın sahip olduğu toprak ve bölgeler Avrupa’dan Amerika’ya ve Filipinler’e kadar uzanıyordu. Bu mülkler 1580 yılında Portekiz’in ilhak edilmesiyle daha da genişledi ve böylece İberya Birliği kurulmuş oldu. Bu sayede II. Philip Escorial Sarayı’nda üzerinde güneş batmayan bir krallık yönetiyordu.


İngiltere ise bu dönemlerde daha minör bir güç olarak varlığını gösteriyordu. VII. Henry, İspanya ile ittifak olduğu dönemde Fransa’ya karşı üç kez savaşa girmiş olsa da İngiltere, kendi denizleri dışında çok fazla hakimiyet sağlayamıyordu. Kraş VIII. Henry, İngiliz Reformu’nu ilk karısı olan Aragonlu Catherine’den boşanmak istemesi üzerine başlatmıştır. Zaman içerisinde ise özellikle de Henry’nin oğlu VI. Edward döneminde İngiltere, Avrupa’da meydana gelen Protestan reformundan günden güne daha çok etkileniyor ve reforma karşı daha uyumlu hale geliyordu. VI. Edward’ın çocuk sahibi olamadan ölmesi üzerine kız kardeşi Mary 1553 yılında tahta çıktı. Üç yıl sonra II. Philip ile evlenen Mary, İspanya kraliçesi oldu. Mary’nin kraliçe olması ile birlikte de kilisede Roma-Katolik etkisi yeniden güç kazanmaya başladı.


II. Philip, Mary’i Fransa’ya karşı savaşa girmeye ikna etti ve İngiltere kuvvetlerini “Low Countries” olarak bilinen Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’a çıkardı. İspanya başarısız bir destek sağlasa da İngiltere St. Quentin Muharebesi’ni kazandı. Bu bir zafer getirmiş olsa da İngiltere, Fransa savunmasını ihmal etmiş olacak ki Fransa’nın yaptığı Calais Kuşatması’nda Calais, Fransızların hakimiyetine geçti. Böylece İngiltere, Fransa’daki son toprağını da kaybetmiş oldu. İngiltere, sadece savaşın maliyetinden değil aynı zamanda Calais limanındaki şap ve kumaş ticaretinin kaybıyla büyük bir ekonomik zarar gördü. Savaş sonucunda Fransa ve İngiltere zayıflarken, İspanya ise Low Countries olarak geöen bölgedeki hakimiyetini güçlendirmişti. Mary’nin ölümünden önce Philip ve Elizabeth bir ittifak kurmaya çalışsa da bu ittifak, iki taraf arasındaki inanç sorunu ve eşit olmayan ilişkiler yüzünden gerçekleşmedi.


Mary’nin 1558 yılındaki ölümü üvey kız kardeşi olan Elizabeth’in tahta geçmesine yol açtı. Elizabeth, Mary’nin aksine reformcu tarafta yer aldı ve Edward’ın reformlarını hızla uygulamaya başladı. Philip artık ortak hükümdar olmadığı için Elizabeth’i sapkın ve gayrimeşru olarak görüyordu. Katolik Kilisesi’ne göre de Henry, Catherine’den hiçbir zaman boşanamamıştı. Bu da Elizabeth’i gayrimeşru kılan durumdu. Philip, Elizabeth’in Katolik kuzeni ve veliaht adayı olan İskoç Kraliçesi Mary’i, Elizabeth aleyhine desteklese de, Elizabeth’in 1567 yılında Mary’i hapse attırmasıyla planları suya düştü. Mary, oğlu VI. James lehine İskoçya tacından feragat etmek zorunda kaldı.


1587 yılında Elizabeth, Mary’nin kendisi adına sürekli komplolar düzenlemesi nedeniyle idam ettirdi. Ayrıca İspanya’ya karşı Hollanda isyanını destekleterek Philip’e karşı bir misilleme yaptı ve Atlantik’teki İspanyol gemilerine baskın düzenleyen korsanları finanse etti. Siyasi olarak ise Fas ile kalıcı bir ticari ittifak anlaşması yapmak için girişimlerde bulundu.

Philip ise misilleme olarak Elizabeth’i devirmek, başarısız olsa da en azından Katoliklerin ibadet özgürlüğü ve Alçak Ülkelerdeki (Low Countries) savaş için tazminat alabilmek için İngiltere üzerine bir sefer planladı. Bu planla birlikte Amerika’daki ve Alçak Ülkelerdeki İngiliz maddi desteği azalacak ve İspanya’nın ticaret hacmi daha da artacaktı. Philip, seferi bir Haçlı Seferi olarak gören ve eğer “Armada” karaya çıkarsa sübvansiyon sözü veren Papa V. Sixtus tarafından da destekleniyordu. Diğer bir destek de İngiltere’de yaşayan zengin Katoliklerden bekleniyordu.


1587 yılının Nisan ayında Korsan Francis Drake’in öncülüğünde Cadiz’e yapılan ani bir baskın, yaklaşık 30 gemiyi ve önemli ölçüde de erzağı ele geçirmiş veya yok etmişti. Bu da İspanya tarafındaki hazırlıkları bir yıl geriye götürmüştü. Elizabeth’in güvenlik şefi ve casusluk sorumlusu olan Sir Francis Walsingham’ın İstabul’daki büyükelçisi William Harborne’a yazdığı bir mektupta, İspanyolları taciz etmek için Osmanlı İmparatorluğu donanmasının manevralarını başlatmayı amaçladığına dair kanıtlar olsa da, bu planın başarılı oldğunu dair hiçbir kanıt yoktur.


1583 yılında Philip’e danışan Parma Prensi Alexander Farnese, başarılı olabilmek için yerine getirilmesi gerekilen koşullar olduğunu vurguladı. Hollanda eyaletlerinin güvenli bir şekilde ele geçirilmesi ve savunulmasının yanında aynı zamanda Fransızların bir barış veya Katolik Birliği ile Huguenotlar arasında bir komplo yaratarak müdahele etmelerini engellemek asıl koşuldu. Fakat en sonunda Philip, Alexander’in planını Santa Cruz’un planı ile birleştirerek yeni bir plan yaptı. Buna göre, başlangıçta İskoçya’ya dikkat dağıtıcı bir baskınla başlayan bir saldırı düşünürken, asıl Armada Solent’te güvenle demir atabileceği bir yer oluşturabilmek için Wight Adası’nı veya Southampton’ı ele geçirecekti. Alexander ise daha sonra Alçak Ülkelerden gelen bir orduyla Manş Denizi’ni geçecekti.


Armada’nın deniz kuvvetlerinin komutanı olarak son derece deneyimli olan Santa Cruz Markisi atanırken, Alexander Fernese ise işgal kuvvetlerinin komutasını üstlenecekti. 1588’de Santa Cruz’un ani ölümü sonucunda yerine yüksek bir saray mensubu olan Medina Sidonia Dükü geçti. Yetkin bir asker olmasına rağmen Medina Sidonia’nın denizcilik deneyimi yoktu. Philip’e bir mektup yazarak bu seferle ilgili şüphelerini dile getirse de, bu mektup diğer saray mektupları tarafından engellendi. Diğer saray mensupları tanrının Armada’yı her türlü zafere ulaştıracağına inanıyordu.


Savaşın Başlaması


Seferden önce Papa V. Sixtus, Philip’in Haçlı Seferi vergilerini toplamasına izin vermiş ve adamlarına hoşgörü tanımıştır. Armada’nın sancağının 25 Nisan 1588 yılında kutsanması sonrası Armada, 21 Temmuz 1588’de Lizbon’dan harekete geçerek Manş Denizi’ne doğru yola çıktı. Filo Lizbon’dan ayrıldığında 141 gemi, 10.000 denizci ve 20.000’e yakın askerden oluşuyordu. Bütün bunların yanında da 1.500 kadar gönüllü, rahip ve hizmetkar bulunuyordu. Ateş gücü olarak ise 1.500 pirinç top ve 1.000 adet demir top taşıyordu. Filonun tamamen limandan ayrılması iki gün sürdü. Hava koşulları yüzünden geciken Armada, Galiçya yakınlarında Kaptan Diego de Medrano komutasındaki dört kadırga ve bir kalyon fırtına yüzünden geri dönmek zorunda kaldı. Geriye Manş Denizi’ne doğru yolda olan 137 gemi kaldı. Bu gemilerin büyük bir kısmı da savaş gemisi olarak tasarlanmamıştı. Sadece 24 adet gemi tam donanımlı bir savaş gerisiydi. Geri kalanı erzak taşıam, sevkiyat, keşif ve diğer işler için kullanılıyordu.


İspanya Hollandası’nda Alexander Farnese 30,000 kadar asker toplamış ve Armada’nın gelişini beklerken onları kanalın karşısına taşımak için yüzlerce flyboat inşa ettirmişti. Sürpriz saldırı planı çoktan suya düştüğü için yeni plan olarak orduyu mavnalarla Londra yakınlarında bir yere taşımaya karar verilmişti. Armada’nın harekete geçtiği gün Elizabeth’in Hollanda büyükelçisi Valentine Dale, Alexander’in temsilcileriyle barış görüşmelerine başlasa da 6 Temmuz’da görüşmelerden vazgeçildi ve İngiliz filosu yetersiz de olsa Plymouth’ta İspanyolların hareketlerine dair istihbarat beklemeye başladı.


İspanyol filosundan yalnızca 122 adet gemi Kanal’a girmeyi başarabilmiştir. Mesaj iletmek, bakım ve diğer işler için ayrılan gemiler düşürüldüğünde ise yaklaşık 226 kişilik İngiliz filosuna karşı 117 İspanyol gemisi bulunuyordu. Fakat İspanyol filosu, İngiliz filosundan daha yüksek bir ateş gücüne sahipti. İngiliz gemilerinden on iki tanesi Effinghamlı Lord Howard, John Hawkins ve Sir Francis Drake’e ait gemilerdi.


Haziran ayı başında Parma, Kaptan Moresin’i Amiral Sedonia’ya göndermişti. Medina Sedonia, Farnese’nin asker dolu mavnalarıyla kolayca kanal açabileceği izlenimine kapılmıştı. Parma, Krala sürekli olarak Kanal’a geçisin İngiliz ve Hollanda gemileri tarafından engellendiğini ve teknelerini çıkarabilmenin tek yolununn Armada’nın ablukayı kaldırması olduğunu bildirmişti.


İspanyol filosu İngiltere’de 29 Temmuz’da Cornwall’daki Lizard açıklarında görülmüştür. Haber, güney sahili boyunca inşa edilmiş olan bir işaret sistemiyle Londra’ya ulaştırılmıştır. Fakat aynı gün İngiliz filosu gelgit nedeniyle Plymouth Limanı’nda mahsur kaldı. İspanyollar bir savaş konseyi kurarak gelgit sırasında limana girmeyi ve demirli gemileri yok etmeyi önerseler de Philip, Medina Sidonia’nın savaşa girmesini açıkça yasakladı ve Armada’yı Wight Adası’na doğru yelken açtırttı. Gelgit sonrası 55 İngiliz gemisi Effinghamlı Lord Howard’ın komutasında ve Sir Francis Drake’in amiral yardımcılığında Plymouth’tan ayrıldı.


Plymouth Açıklarındaki Çatışma


30 Temmuz tarihinde İngiliz filosu Eddystone Kayalıkları açıklarında iken İspanyol Armadası ise batıya doğru hareket ediyordu. İngilizler saldırıyı gerçekleştirmek için Armada’nın rüzgarını arkalarına aldılar ve böylece önemli bir avantaj elde ettiler. 31 Temmuz günü şafak vakti, İngilizler ve Armada Plyhmouth açıklarına karşı karşıya geldiler. Armada hilal şeklinde savunma düzenindeyken, İngilizler ise iki bölüm halinde konumlanmıştı.

İngilizler, İspanyolların yakın muharebedeki avantajını göz önünde bulundurarak düşman menzilinin dışarısından top ateşi ile saldırdılar. Fakat aradaki mesafenin fazlalığı sonucunda günün sonunda iki filo da gemi kaybetmeden dağıldılar.


Portland Bill ve Wight Adası Açıklarındaki Karşılaşma


İngiliz filosu ve Armada 1 Ağustos tarihinde Portland açıklarında bir kez daha karşı karşıya geldi. Rüzgarın yön değiştirmesi ile İspanyollar, İngilizlere yaklaşmaya çalışsa da İngilizlerin küçük gemileri yüksek hareket kabiliyeti ile buradan kurtuldu. İspanyollar “Santa Ana’yı” desteklemek için manevra yaparken, Nuestra Senora del Rosario’nun birkaç gemiyle çarpışarak pruva direğini kaybetmesi, İngilizlere doğru sürüklenmesine neden oldu. Drake, “Revenge” ile gece Rosario’ya doğru yelken açarak savaşa girdi. Bu savaşta Amiral Pedro de Valdes tüm mürettebatıyla birlikte teslim oldu.



Pedro de Valdés'in (Endülüs Filosu Komutanı) İspanyol Armadası'nın saldırısı sırasında 1588'de Revenge'de Francis Drake'e teslim olması, John Seymour Lucas
Pedro de Valdés'in (Endülüs Filosu Komutanı) İspanyol Armadası'nın saldırısı sırasında 1588'de Revenge'de Francis Drake'e teslim olması, John Seymour Lucas

İngilizler gemide çok ihtiyaç duyulan barut ve altınları ele geçirdi. Savaşın devam ettiği sırada ise “San Salvador’un” barut deposu patladı ve geminin bir kısmı alev aldı. İspanyollar gemiyi batırmaya çalışsa da başarılı olamadılar. İspanyollar gemiyi terk ettikten sonra ise İngilizler gemiyi ele geçirdi.


Armada, Wight Adasını’nı İngiliz anakarasından ayıran bir boğaz olan Solent’te geçici bir üs oluşturabilse burada Alexander’in ordusundan bir haber bekleyebilirdi. Fakat Alexander 6 Ağustos’a kadar bir haber alamadı. İngiliz filosu dört ana grup halinde saldırı düzenini alınca, Medina Sidonia güneye takviye göndererek, ordusuna da Owers sığlıklarından kaçınmak için açık denize geri dönmeyi emretti. İngiltere’nin güney kıyısı boyunca güvenli bir liman bulamayan Armada, Alexander’in ordusundan bir haber alamadan Calais’e gitmek zorunda kaldı.


Calais’deki Ateş Gemileri


Armada, 7 Ağustos’ta sıkışık bir savunma düzeninde Calais açıklarında demirledi. Alexander’in hastalık nedeniyle kayıplar vermiş olan ordusunun ise Flaman kıyısındaki limanlardan gönderilen mavnalarla filoya katılmaya hazır bir şekilde beklemesi gerekiyordu. Plana göre istilayı yapacak ordunun ateş gücünü Alexander’in ordusu oluşturuyordu ve bu ordunun silahsız mavnalarla Manş Denizi üzerinden taşınması gerekiyordu. Bu mavnalar ise Armada’nın büyük gemileri tarafından korunacaktı. Fakat hesap edilmeyen şey, mavnaların Armada’ya ulaşması için Hollanda donanmasının kontrol ettiği bölgelerden geçmeleri gerektiğiydi. Hollanda ile devam eden Seksen Yıl Savaşları sebebiyle Armada bu bölgeye giremiyordu. İletişim çok zordu ve Alexander’in ordusu da yeterli teçhizatla donatılamadığı için limanda toplanma haberi çok geç geldi. Medina Sidonia demirde beklerken, Dunkirk Koramiral Justinus van Nassau komutasındaki 30 flyboat’tan oluşan bir filo tarafından ablukaya alındı. Hollanda flyboatları İngiliz ve İspanyol gemilerin aksine sığ sularda manevra yapabiliyordu. Alexander, Armada’nın Hollandalıları uzaklaştırmak için bir grup hafif “patache” göndermesini beklerken, Sidonia ise bu gemileri kendi korumasında tutmak istediği için göndermedi. İspanyolların sığınabileceği derin bir limanın olmaması da İspanyolların gece daha da savunmasız kalmasına neden oldu.


Hollandalılar bu sularda, ateş gücü bakımından geride olsa da tartışmasız bir deniz üstünlüğüne sahipti. Medina Sidonia’nın Hollanda ablukasını kırmayab teşebbüs etmemesi ve Alexander’in refakatsiz geçişi göze almaması nedeniyle, Flandre Ordusu (Hollanda merkezli İspanyol ordusu) Van Nasssau’nun kendileri için düşündüğü tuzaktan kurtuldu.

7 Ağustos tarihinde Howard, Alexander’in bir hamle yapma ihtimaline karşı Hollandalılara takviye olarak Downs’da konuşlanmış olan Lord Edward Seymoue ve William Wynter komutasındaki bir filoyu gönderdi.


Rüzgar ve akıntılar, Armada’ya karşı ateş gemileri göndermek için elverişliydi. Walsingham, Dover’a bu amaçla balıkçı çuvalları, odun ve zift toplaması için emir göndermişti. Ancak İngiliz komutanlar uygun ateş gemilerini bekleyemeyeceklerini düşündüler ve kendi gemilerini feda ettiler. Drake, kendi gemilerinden biri olan 200 tonluk “Thomas” gemisini teklif etti. Hawkins’de kendi gemisi olan “Bark Bond” isimli gemiyi teklif etti. Bu iki geminin yanında altı gemi daha gönüllü oldu. Toplamda sekiz gemi o an mevcut olan zift, kükürt ve katranla dolduruldu. Operasyonun acelesinden dolayı silahlar ve diğer şeyler gemilerin içinde bırakıldı.


7-8 Ağustos gecesinin ortasında İngilizler bu ateş gemilerini ateşe verip Armada’nın üzerine doğru yolladılar. Üç tanesi İspanyol “patache” gemileri tarafından durduruldu. Fakat geri kalanlar Armada’ya doğru ilerledi. Medina Sidonia ve bazı savaş gemileri düzenini korusa da, geri kalanlar halatlarını keserek düzenlerini bozdular. Hiçbir İspanyol gemisinin yanmamasına rağmen, bütün düzenleri tekrar toparlanamayacak derecede bozulmuştu. Calais’e doğru dağılan filoya karşı İngilizler savaş pozisyonunu aldı. Alexander Farnese ise bunu ertesi gün öğrendi.


Gravelines Savaşı


Küçük Gravelines limanı, İspanya Hollanda’sında Fransa sınırına takın Flanders’in bir parçasıydı ve İngiltere’ye en yakın İspanyol bölgesiydi.


Medina Sidonia 8 Ağustos tarihinde şafak sökerken ateş gemileri tarafından dağıtılan filosunu yeniden toparlamaya çalışıyordu. Flandre açıklarında Hollandalıların deniz işaretlerini kaldırdığı ve bu yüzden de karaya oturma tehlikesinin olduğunu bildiği için Gravelines’ten daha doğuya gitmeye çekiniyordu. İngilizler ise Manş Denizi’ndeki çatılmalardan dolayı Armada’nın zayıflıklarını öğrenmiş ve en optimal atış mesafesi için 90m kadar yaklaşmaları gerektiği sonucuna varmışlardı. İngilizler ilk çatışmalarında barutlarının çoğunu harcamış olsalar da ağır mermilerini korumuşlardı. Ayrıca Drake, Rosairo’yu ele geçirirken İspanyolların ağır toplarının doldurma süresinin çok uzun olduğunu fark etmişti. İspanyollar ilk olarak toplarını ateşliyor ve daha sonra düşman gemisine çıkmaya çalışıyordu. Uzaktan top ateşi kullanmak yerine bordalayarak savaşmak İspanyollar için en büyük dezavantaj olmuştur. İngilizler ise bunun farkındaydı ve bundan kaçınarak savaşmaya dikkat ediyordu.


Medina Sidonia gemilerini geleneksel hilal düzenine sokmaya çalışırken İngiliz filosu harekete geçti ve bunun sonucunda Armada kendini tüm İngiliz filosu ile karşı karşıya buldu. İspanyolların ateşine karşı İngilizler menzil dışında kalarak saldırıyı püskürttü. Rüzgarı da kendi lehine alan İngilizler açtıkları yaylım ateşi ile çoğu İspanyol topçusunu öldürmüştü. Topları kullanma görevi ise, toplar hakkında bilgisi olmayan askerlere kalmıştı. Artık karşılıklı tüfek atışları yapacak kadar yakınlaşan gemiler, sekiz saat boyunca çarpıştı. Sekiz saatin sonunda cephanesi azalan İngiliz gemileri son atışlarını yapıp geri çekildiler. Savaş sonunda beş İspanyol ve Portekiz gemisi kaybedilmiştir. Don Diego Flores de Valdes’in Kastilya Filosunun parçası olan “Maria Juan” mürettabatını kaybederek Blankenberge açıklarında batmıştır. Don Hugo de Moncada’nın amiral gemisi olan ve su hattının altında kalan San Lorenzo Kalyonu batmamak için Calais’de karaya oturmak zorunda kalmıştır. Bunu gören Howard ise teknelerden oluşan bir filoyla gemiye çıkartma yapmıştır. Moncada, buradaki çatışmada öldürülmüştür. Aynı şekilde ağır şekilde hasar almış olan San Mateo Kalyonu Sluis ve Ostend arasına karaya oturmuştur. Bu gemiler ise Hollandalıların ve İngilizlerin işbirliği ile ele geçirilmiştir. Kaptan Don Diego Pimmental ise mürettabından sağ kalanlar ile birlikte teslim oldu. Aynı günnün ilerleyen saatlerinde ise, Maestre de Campo Don Fransico de Toledo komutasındaki San Felipe batarken Walcheren Adası’nda karaya oturdu. İngiliz birlikleri ise Flushing’den yola çıkmış ve karaya oturan gemiye saldırarak mürettabatı esir almıştır. Daha sonra ise Justinus van Nassau liderliğindeki bir Hollanda kuvveti gemiyi ele geçirerek batmaması için uğraştı. Bunların haricinde diğer bir çok İspanyol ve Portekiz gemileri büyük hasarlar gördü. Bu savaşın sonunda İspanyolların Alexander’in ordusuyla birleşme planları suya düştü.


Elizabeth’in Tilbury Konuşması


Leicester Kontu Robert Dudley, Hollanda tarafından gelebilecek olası bir istila nedeniyle Thames Halici’ni Londra’ya doğru olası bir saldırıdan koruma üzere West Tilbury’de 4.500 kişilik bir kuvvet toplamıştı. İngiliz ateş gemisi saldırısının ve Gravelines Savaşı’nın sonucunun henüz İngiltere’ye ulaşmaması nedeniyle Elizabeth, 18 Ağustos’ta kuvvetlerini gözden geçirmek için Tilbury’ye gitti ve toplanan kuvvete onlara liderlik etmeye hazır olduğunu ima etmek için törene zırhıyla at sırtında geldi. Törende en az altı farklı versiyonu olan ve günümüze kadar ulaşan şu kraliyet konuşmasını yaptı;


“Sevgili halkım, güvenliğimizden endişe duyan bazıları tarafından, ihanet korkusuyla kendimizi silahlı kalabalıklara nasıl teslim ettiğimize dikkat etmemiz konusunda ikna edildik. Ancak sizi temin ederim ki, sadık ve sevgi dolu halkıma güvenmemek için yaşamak istemiyorum. Tiranlar korksun, ben her zaman öyle davrandım ki, Tanrı’nın altında en büyük gücümü ve güvencemi tebaamın sadık kalplerine ve iyi niyetine dayandırdım; ve bu nedenle, şu anda gördüğünüz gibi, eğlence ve keyif için değil, savaşın ortasında ve sıcağında aranızda yaşamaya ya da ölmeye kararlı olarak aranıza geldim. Zayıf ve çelimsiz bir kadının bedenine sahip olduğumu biliyorum; ama bir kralın yüreğine ve mdiesine sahibim. Ben kendim sizin generaliniz, yargıcınız ve savaş alanındaki erdemlerinin her birinin ödüllendiricisi olacağım. İleri atılmanızdan dolayı ödülleri ve taçları hak ettiğinizi zaten biliyorum ve sizi temin ederim ki, bir prensin sözü üzerine, bunlar size gerektiği gibi dönecektir. Bu arada, hiçbir prensin kendisinden daha soylu ve değerli bir tebaaya komuta etmediği korgeneralim benim yerime geçecek; generalime itaatiniz, kamptaki uyumunuz ve savaş alanındaki yiğitliğiniz sayesinde, Tanrımın, krallığımın ve halkımın düşmanlarına karşı kısa sürede ünlü bir zafer kazanacağımızdan kuşkum yok.”


İskoçya ve İrlanda’da Armada


Uzun yolculuktan sonra hasar gören İspanyol gemileri, kablolarla bir arada tutulmaya çalışılıyordu. Yiyecek stokları tükenen Armada’nın asıl amacı İskoçya ve İrlanda açıklarında güvenliklerini sağlamaktı. Boylamı doğru bir şekilde ölçmenin bir yolu olmadığıdan, İspanyollar batıya doğru ilerlemeye çalışırken Gulf Stream’in onları kuzeye ve doğuya doğru sürüklediğinin farkında değillerdi ve en nihayetinde kıyıya tahmin ettiklerinden daha da fazla yakınlardı. İskoçya ve İrlanda açıklarında filo, hasar gören gemilerin çoğunu rüzgarsız kıyılara doğru sürükleyen bir dizi batı rüzgarı ile karşılaştılar. Calais açıklarında İngiliz ateş gemilerinden kaçarken demirlerini kesen filo, İrlanda kıyılarına ulaştığında sığınak bulamadı ve kayalıklara sürüklendi. Burada yerel halkın yağmasına uğrayan İspanyollar, On altıncı yüzyılın sonalrı ve özellikle 1588 yılı, belki de “Küçük Buzul Çağı’nın” bir özelliği olan Grönland kıyılarındaki yüksek kutup buzu birikimiyle bağlantılı olarak, alışılmadık derecede güçlü Kuzey Atlantik fırtınalarını yaşamak zorunda kalmıştır. Soğuk ve fırtınalı hava nedeniyle doğrudan savaşta olduğu zamandan çok daha fazla gemi kaybetmiştir.


Fırtınalarda kaybolan gemilerin bir çoğu İrlanda kıyılarında bulunuyordu. Gemiler İskoçya ve İrlanda kıyılarında karaya oturduktan sonra bir çok denizci hayatını kaybetmiştir. İngiliz Lord Vekili William Fitz William, İrlanda’daki İngiliz askerlerine İspanyol askerleri öldürmelerini emretmiş ve bu emir o dönem fazla yaygın olduğu gibi bir kaç kez uygulanmıştır. En büyük İspanyol kayıplarından biri 26 Ekim gecesi County Antrim’deki Lacada Point’e sürüklenen İspanyol Kalyonu La Girona gemisiydi. Gemide bulunan tüm mürettebattan sadece dokuz kişi kurtulabilmişti. Ek olarak Santiago Tarikatı’nın On Üçler Konseyi ütesi ve şövalye Alonso Martinez de Leiva da dahil olmak üzere bir çok ceset kıyıya vurmuştur.



İspanyol ressam Jose Gartner tarafından yapılan Yenilmez Armada'nın Yok Edilişi (1892)
İspanyol ressam Jose Gartner tarafından yapılan Yenilmez Armada'nın Yok Edilişi (1892)

İspanya’ya Dönüş


Bütün bir kıta Avrupası bütün yaz boyunca Armada’dan gelecek haberleri bekledi. İspanyol posta müdürü ve Roma’da bulunan İspanyol ajanları, Papa V. Sixtus’u askerlerin karaya çıkması halinde bir milyon duka altın vaadini yerine getirtmek için İspanyol zaferleri haberlerini yaydılar. Fransa’da bulunan İspanyol ve İngiliz elçilikleri ise birbirlerine zıt haberler yayınladılar. Ağustos sonuna kadar İspanyol yenilgisi büyük şehirlere ulaşmadı ve yaygın olarak bu şehirlerde İspanyol zaferi kutlandı.


Donanmanın gerilemesine dair ilk söylentiler, İngiliz ateş gemilerinin Calais’de İspanyol düzenini bozduğu haberi İspanya’ya ulaştığında gelmeye başladı. 21 Eylül tarihine kadar ise Armada’nın ilk gemileri İspanya’ya gelmeye başladı. Medina Sidonia’nın San Martin gemisini de içeren sekiz gemiden ilki Coruna’ya girdi. Sonraki birkaç gün içinde ise 22 gemi daha limana geldi.


Medina Sidonia Coruna’ya geldikten ve Amiral Miguel de Oquendo’nun ölümünden sonra, Kaptan Diedgo de Medrano kalan donanmayı İspanya’ya geri döndürmek için geçici Amiral olarak atandı. Ekim ayının ortalarına gelindiğinde ise İspanyollar için donanmanın kayıp gemilerinin çok azının geri döneceği kabullenilmişti. Manş Denizi’nde gerçekleşen savaştan üç ay sonra bile hala yolda olan İspanyol gemileri mevcuttu. Sonuncu gemilerden biri olan ve bir çok yaralıyı taşıyan hastane gemisi San Pedro El Mayor, 7 Kasım’da Devon’daki Hope Koyu’na yanaştığında, komutan gemiyi karaya oturtmak için uygun bir yer bulmaya çalışıyordu. Bütün mürettebatı esir alınmış ve hastalar Bodmin ve Plympton’da tedavi edilmiştir.


Savaşın Sonuçları


Alexander, Armada’nın Flandre kıyılarından uzaklaştığından ve işgal planına katılmasının artık mümkün olmadığından emin olduktan sonra, askerlerine karaya çıkma emri verdi. Ardından kış başlamadan hemen önce kuvvetlerini yeniden şekillendirmek için bir savaş konseyi kurdu. Eylül sonunda ise ordusunu üç farklı gruba ayırdı; bir ekip Ren Nehri’ne gönderildi, bir diğer ekip ise kıyı bölgesinde kalacaktı. Son ekip ise Alexander’in bizzat kendisi tarafından Bergen-op-Zoom’a gönderildi. Fakat Kasım ayında bu birlik İngiliz-Hollanda garnizonu tarafından ağır kayıplar vererek püskürtüldü. Bir diğer girişim de Hollanda’nın elindeki Tholen Adası için yapıldı fakat bu da başarısız oldu.


Savaş Sonrası İngiltere ve Hollanda


Armada, İngiltere’yi işgal etmeyi başaramamış olsa da, bunun yapılabilir olduğunu ve Britanya Adalarının genel olarak saldırıya açık olduğunu göstermişti.


Tilbury konuşmasının ertesi günü Elizabeth ordunun dağıtılmasını emretti. Ardından donanma da dağıtılarak maaşsız olarak eve gönderildi. Tüm bunlar olurken, savunma maliyetleri de artıyordu ve bu maliyetler için önlemler alınmaya başlandı. Bu zorluğun yanı sıra tifüs, dizanteri ve iskorbüt gibi hastalıklar denizcilere savaştan daha çok zarar veriyordu. Örenğin, Bonaventure’un 500 kişilik mürettebatından 200’den fazla denizci hastalıktan dolayı hayatını kaybetmiştir. Sonuç olarak ise amacı engelli denizcilere emekli maaşı ödemek olan Chatam Sandığı kuruldu.


Zaferin büyüklüğünün anlaşılması biraz zaman aldı çünkü haberler ancak Ağustos sonu ve Eylül başında duyulmaya başlandı. İngiltere’deki katedral ve kiliselerde bir dizi şükran ayinleri düzenlendi. İngiltere’nin Bergen-op-Zoom’da Alexander’a karşı kazandığı zaferin duyulmasıyla 29 Kasım’da daha büyük bir ulusal şükran ayini düzenlendi. Beş gün sonra düzenlenen ikinci ve son şükran ayininde ise Kraliçe bir savaş arabasıyla Londra sokaklarındaki kraliyet alayına katıldı.


Ele geçirilen İspanyol kalyonları Nuestra Senora del Rosario ve San Salvador İngilizler tarafından incelenmiştir. San Salvador 1588 yılında Studland açıklarında batmıştır. Nuestra Senora del Rosairo Dartmouth’a getirildi ve 397 mürettabatı Torquay yakınlarındaki Torre Abbey’e götürülüp burada bir ahırda esir tutularak idamdan kurtulmuşlardır. Rosario daha sonra Chatham’a gönderilmiş, burada kuru havuza alınmış ve sonunda bir iskeleyi desteklemek üzere batırılmıştır. Esir alınan Predro de Valdes ise, İspanya’ya geri gönderilmesi için ailesi tarafından fidye ödenene kadar Londra Kulesi’nde esir tutulmuştur. Gemisinin kaybından sorumlu tutulmayan Valdes, 1602-1608 yılları arasında Küba’nın sömürge valisi olarak görev yaptı.


Hollandalılar da zaferi kutlamak için hatıra madalyaları ve tabloları yapmışlardır. Karaya oturmuş olan San Mateo ve San Felipe adlı iki İspanyol gemisini ise parçalamışlar ve gemideki topları ise yakınlardaki kalelerde kullanmışlardır. San Mateo’nun çarmıha gerilmiş İsa’yı tasvir eden ana direk kısmı alınmış ve Leiden’deki St. Peters Kilisesi’nin korosuna asılmıştır.


Savaş Sonrası İspanya


Yenilgi haberi bütün İspanya’ya büyük bir umutsuzluk ve hayal kırıklığı getirdi. Drake ve Howard’ın esir alındığı haberi, Alexander’in ordusunun Londra yakınlarında olduğu ve Plymouth’un ele geçirildiği gibi yanlış haberlere inanan İspanya Kralı, gerçek karşısında kendini günlerce saraya kapattı. Hükümetin tüm işleyişi durma noktasına geldi.


Kaybolan gemilerin sayıları ise tartışmalıdır. İspanyol deniz tarihçisi Fernandez Duro tarafından 1880’lerin ortalarında yapılan bir araştırmaya göre toplam 63 geminin kaybedildiği tespit edilmiştir. Bir diğer tarihçi olan Jose Luis Casado Soto ise her bir geminin akıbetini ayrı ayrı inceleyerek 35 geminin kaybedildiğini iddia etmiştir. Ayrıca Manş Denizi’ne giren 122 Armada gemisinden 87 tanesinin Manş Denizi ve Britanya adaları çevresindeki yolculuklarından geri döndüğü belirtilmiştir. Daha fazla araştırma yapan Neil Halson, Robert Hutchinson, Colin Martin ve Geoffrey Parker gibi tarihçiler geri dönen gemileri araştırmışlar ve toplamda 44-51 arası sayıda geminin kaybedildiği sonucuna varmışlardır. Bu sayılar, filonun üçte birinin battığını, ele geçirildiğini veya enkaz haline geldiğini göstermektedir. Gemilerin büyük bir çoğunluğu geri dönmüş olsa da, bir çoğu fırtınalar ya da top atışlarından dolayı ciddi hasarlar almıştır. “Doncella” , Santander’e demir attıktan sonra batmış, “Santa Anna” ise San Sebastian’a girdikten birkaç gün sonra kazara yanmıştır. Apır hasar gören San Marcos ve San Francisco Kalyonları da parçalanmış, silahları ve keresteleri satılmıştır. Filonun üçte biri geri dönse de geri dönenlerin bir çoğu tekrar denize çıkmaya uygun değildi. Bu yüzden ya kaderine terk edildi ya batırıldı ya da parçalandı.


İspanyol kaynakları 11.000’den fazla kişinin öldüğünü belirtmektedir. Philip’in yöneticileri, bürokratları ve sekreterleri imparatorluğun tüm belgelerini arşivlemiş ve tarihlendirmiştir. Günümüzde İspanya Ulusal Arşivlerinde bulunan belgelere göre sefere 25.696 kişinin çıktığı ve 19.339 kişinin döndüğü bilinmektedir. İspanya’ya vardıktan sonra da ölümler hastalık dolayısıyla devam etmiştir. Bu ölümlerin içinde filonun Amiral Yardımcısı ve Guipuzcoa Filosu’nun komutanı Miguel de Oquendo ve Biscayalı filo komutanı Juan Martinez de dahildir. Medina Sidonia ise hastalık dolayısıyla evine dönmesine izin verilmiştir ve mağlubiyete rağmen suçlanmamıştır.


Savaşın Bitişi


Savaş Boyunca İspanyolların asıl amacı Manş Denizi’nin kontrolünü ele geçirmek, Flandre’deki İngiliz müdahalesini durdurmak ve transatlantikteki İngiliz korsanlarının eylemlerini durdurmaktı. İspanyollar 26 Temmuz 1595 tarihinde Cornwall’daki Mount Körfezi Baskını gibi bir kaç dizi baskın düzenlemiştir. Ertesi yıl yine aynı yere bir baskın düzenlense de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Haziran 1596 tarihinde İngiltere ve Hollanda Eyaletleri İspanya’ya bir filo göndererek Cadiz’i ele geçirmiş ve Cadiz’i bir süre ellerinde tutmuşlardır. Bu olaydan sonra İspanya, İngiltere’ye üç farklı filo daha göndermiştir. 1596’da gönderilen ilk filo fırtına nedeniyle dağılmış, ikincisi İngiliz filoları tarafından ele geçirildi. Sonuncusu ise Kinsale’de teslim oldu. Çatışmalar azalan askeri eylemlerle bitti ve nihayet 1604 yılında Londra Antlaşması ile son buldu.


Kaynakça




11 views0 comments

Recent Posts

See All

Comments


bottom of page