Giriş
Haçlı Seferleri, 1096-1293 yılları arasında, Batı Avrupa’nın silahlı güçlerinin Papa ekseninde toplanıp harekete geçmesidir. Bu hareketin asıl hedefi ise Kudüs’ü Müslümanların elinden almak ve Hristiyanların arasında bir bağlılık oluşturmaktır. Papalık kurumunun buradaki işlevi, devletleri bir araya toplamak ve papalık aracılığı ile köy köy gezerek savaşa katılım oranını arttırmak olmuştur. ‘’Urbanus Haçlı çağrısı yaparken, öte yandan bu seferin büyük bir haç yolculuğu olacağını belirtiyor, bu sefere katılacaklara günahlarından af ile hacıların şahısları ve malları için kilisenin daha önceleri hacca gidenlere vermiş olduğu koruma güvencesini de tekrarlıyordu. Fakat bu, acayip bir hac daveti idi; çünkü Urbanus sefere katılmayı sadece silah taşıyan şövalyelerle, yani genç ve sağlıklı kişilerle kısıtlamaya çalışıyordu. Özellikle keşişlerin gitmesini yasaklamaktaydı. Din adamlarının dışında ihtiyarların, hastaların ve kadınların da sefere çıkmak için uygun olmadığını söylüyordu.’’. Peter Von Amiens gibi din adamlarının vaazları, Kudüs’te yaşanan olayları çarpıtarak ve dini boyutlara çıkartarak anlatması, erkeklerin yanı sıra kadınları ve hatta çocukları dahi etkilemeyi başarmıştır. Bu sonuçla beraber toplumun her kesiminden kadınlar Kudüs’te savaşın içinde olmayı istemişlerdir. Hal böyle olunca kadınların savaşa katılması, çok fazla eleştiri ve tartışmayı da beraberinde getirmiştir.
‘’Papalık kurumu, I. Haçlı Seferi öncesinde oluşturulmaya çalışılan Haçlı ruhunun kaybolmaması için toplumun her sınıfından kadın, erkek ayırt etmeksizin savaşa katılmasına müsaade etmiştir.’’. Bu hareketin Orta Çağ’da yaşandığı düşünülürse, kadınlar bir yandan bu eleştiri ve tartışmalar ile uğraşırken bir yandan da eşleri ve toplum tarafından yapılan baskılarla da uğraşmak durumundaydılar. Yaşanan tüm aksiliklere rağmen, kadınların savaşa katılma çabası karşılık bulmuş ve 1096 yılında gerçekleşen I. Haçlı Seferi’nde yüzlerce kadının da olabileceği belirtilmiştir.
Haçlı Seferleri sırasında kadınların durumunu, savaşa katılanlar ve katılmayanlar olarak ikiye bölmek daha doğru olacaktır. Savaşa katılmayan kadınlar da savaşa katılan kadınlar kadar zorluk yaşamışlardır. Kadınlar; hareket sonrası arkada kalan aile üyeleri ile ilgilenmenin yanı sıra masrafların karşılanması, çocuk bakımı, tarım ve hayvancılıkla ilgilenme gibi işlerde baş sorumlu olmuşlardır. Bunun yanı sıra savaşa katılmayan kadınlar; ‘’Dualar ederek haçlıların maneviyatının canlı kalmasını sağladıkları gibi, erkeklerini cesaretlendirerek savaşmaya teşvik ettiler.’’. Ayrıca savaşa katılan askerlere gerekli yün dokuma işleri yine kadınlar tarafından yapılmıştır. İleriye dönük bir plan da olsa kadınların görevleri arasında çocuk doğurmak ve onları bir Haçlı savaşçısı olarak yetiştirmekte yer almaktadır.
1. HAÇLI SEFERLERİ’NDE HALKTAN KADINLAR
‘’Haçlı Seferlerine katılan kadınların genellikle I. Haçlı Seferine katıldığı ve katılanların durumuna bakıldığında ise neredeyse toplumun her tabakasından kadınların savaşa iştirak ettiği görülmektedir.’’. Buna rağmen kadınların savaş alanında yer alması tartışmalı bir konu olmaya devam etmiştir. ‘’Papa II. Urbanus, uygun velayeti olmayan kadın katılımcıları yardımdan daha fazla engel, faydadan ziyade bir yük olarak değerlendirmiştir.’’. Kimi taraflar ise onların savaşta cinsel ihtiyacı karşılamak için var olması gerektiğini düşünürken, kimi taraflar ise kadınların, hemşirelik, teknik eleman veya levazımcı olarak var olması gerektiğini savunuyordu. Kadınlardan bazıları ise hac görevini yerine getirecek olan erkeklerin eşi ve ailesi olarak bulundular. ‘’Örneğin Toulouse Kontu Raymond ve Boulogne Kontu Baudouin sefere beraberlerinde karılarını da getirmişlerdi.’’. Sefer süresince kadınların, erkekleri günaha teşvik ettiği öne sürülerek, kadınlar sık sık seferden uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. III. Haçlı Seferi’nden sonra kadınların sefere katılması yasaklanmıştır fakat ‘’1212 yılında Fransa’da Stephan Von Orleans, Almanya’da Nikolaus von Köln önderliğinde gerçekleşen Çocuk Haçlı Seferlerine* birçok kız çocuğunun ve çocuklarına göz kulak olmak isteyen annelerin de katıldığı görülmüştür.’’
Yapılan tartışmalar çevresinde sefere katılan kadınları; ayak işi yapan, cinsel ihtiyaçları gideren ve bizzat savaş alanında bulunan kadınlar olarak üç ana gruba ayırmak mümkündür.
1.1. Aşçı, Çamaşırcı ve Sıhhiye Olarak Katılan Kadınlar
Toplumda statü olarak yüksek seviyelerde olmayan ve savaş için gerekli niteliklere sahip olmayan kadınlar savaş alanında genelde hemşire, doktor, çamaşırcı, aşçı ve su taşıyıcısı olarak görev almışlardır. Gerçekten de kadınlar, özellikle I. Haçlı Seferi’nde tam anlamıyla her iş kolunda bulunmuşlardır. ‘’Askerlerin kafalarındaki bitleri ayıkladılar ve elbiseleri yıkamak gibi görevleri yaptılar. Gerçekten de çamaşırcılık bir kadın için Katolik Kilisesi tarafından Haçlı Seferleri için uygun görülen neredeyse tek roldü ve I. Haçlı Seferi esnasında güzel ve çekici olmadıkları sürece onların varlığına izin verildi’’. Güzel ve çekici olmayan kadınların tercih edilmesinin sebebi ise; kadınların erkekleri ayartıp savaşın dışına çıkarması olarak yorumlanabilir. Fakat kilisenin bu görüşüne rağmen kadınlar, ilerleyen Haçlı ordusuna katılmaya devam ettiler. Savaşın iyi zamanlarında isimleri anılmayan kadınlar, savaş kötüye gidince erkekleri ayartmak suçu ile karşı karşıya kaldılar. Seferin kutsallığına zarar verdiği düşüncesi ile kadınlar; ‘’istenmeyen kişi’’ ilan edildiler ve savaş alanının dışına itilmeye çalışıldılar. Tabii bu durumdan hemşire ve doktor kadınların etkilendiği pek söylenemez. Avrupalı şövalye tarikatlarının kadın üyeleri savaş boyunca Hristiyan askerleri tedavi edip savaş alanına geri kazandırmıştır. Burada da kadınlara yapılan ithamlar azalmamış fakat farklı bir boyut kazanmıştır. Bu sefer de kadın ve erkeklerin beraber tedavi olmasının erkekleri zihnen zayıflattığı düşünülüp kadınların ve erkeklerin farklı hastane veya revirlerde tedavi görmeleri teklif edilmiştir.
1.2. Cinsel İhtiyaçların Giderilmesi İçin Katılanlar
Albert of Aachen’a göre sefere katılan bazı kadınlar cinsel ihtiyaçları karşılamak için savaşa katılmışlardır. Anlatılana göre Eskişehir yakınlarındaki Haçlı kampına yapılan Türk baskınlarında kadınların ölümden kurtulmak için süslenerek Türk erkeklerine cilve yaptığı bilinmektedir. Savaşa cinsel ihtiyacı gidermek üzere katılan kadınlar hem kendi dönemlerinde hem de günümüzde tartışmalı bir konu olmuştur. Aachen bu durumun askerleri ahlaksızlığa sürüklediğini ve karmaşa yarattığını söylerken, kadın düşkünlüğü ile bilinen Normandiya Vaizi Arnulf ise kadınların cinsel ihtiyaçlar nedeni ile orduda kalması gerektiğini savunmuştur.
Kadınların durumu mağlup olunan her savaş sonrası daha da ön plana çıkmaya başlamıştır. Antakya Kuşatması sonrasında, evli ve bekar kadınlar ordundan kovulmuşlardır. Kadınların ordudan kovulmasında en büyük pay kilisenindir. Kiliseye göre savaşların, günahkarlıklarından dolayı Tanrı’nın gazabı neticesinde kaybedildiği düşünülmektedir ve bu düşüncesinin faturası yine kadınlara kesilmiştir. Daha sonra ise soylu ve soylu olmayan ayrımı yapılmadan tüm kadınlar ordudan uzaklaştırılmıştır.
1.3. Cephede Savaşan Kadınlar
Haçlı kaynakları kadınların savaştığından bahsetmez. 13. yüzyıl Baltık Haçlı Seferleri’nin (Kuzey Haçlı Seferleri) görgü tanıkları, putperest olan Prusyalı ve Litvanyalı kadınların Hristiyanlara karşı savaştığını ancak Hristiyan kadınların savaşmadığını yazar.
Müslüman tarihçiler olan İmad el Din ve Baha el Din İbn Şaddad, Üçüncü Haçlı Seferleri’nde kadınların savaşta aktif rol oynadıklarını yazarlar. Akka Kuşatması’nda denizden çıkartma yapan 500 kadar şövalyenin masraflarını soylu bir kadının ödediği ve savaş alanında da erkekler gibi şövalye zırhı içinde Müslümanlarla savaşan kadınların olduğu bu tarihçiler tarafından yazılmıştır.
Baha el Din ise, Akka Kuşatması’nda Hristiyanlar arasındaki yeşil palto giyen tahtadan yapılma yay kullanan, surların arkasına sızmaya çalışan bir kadından bahseder. Kadınların varlığı bu kuşatmayla kalmamış, Akka’dan güneye doğru yapılan yürüyüşte de kadınların varlığından söz edilmektedir. Ancak Hristiyan kaynaklar, Akka’dan sonra çamaşırcı kadınlar dışındaki tüm kadınların geride bırakıldığını söyler. Hristiyan kaynaklardaki kadınlara dair olan bilgilerin sınırlı olması veya sadece çamaşırcı ve cinsel ihtiyacı gidermek üzere olan -ki bu da çok nadirdir- kadınlardan bahsetmesinin sebebi; kadınların savaşın kutsallığına sürdüğü leke inancıdır. Başından beri istenmeyen kadınların, Hristiyan kaynaklarda nadiren isimlerinin geçmesinin sebebi budur.
2- Haçlı Seferleri’ne Katılan Soylu Kadınlar
Seferlerde dönemin soylu kadınlarının da rol aldığı bilinmektedir. Kraliçe Melisende gibi devlet yöneten, Kontes Adelheid gibi Papanın önerdiği kişilerle evlenen veya Bizans imparatoru Aleksios Kommenos’un eşi Eirene gibi eşini yalnız bırakmayan soylu kadınlar savaşta yer almıştır. Papa II. Urbanus’un çağrısıyla da birçok kadının eşlerinin yanında savaşa katıldığı bilinmektedir.
2.1. Ida Von Österreich (Avusturalyalı Ida)
Ida, Avusturya’nın Maehren bölgesi uç beyi Luitod von Maehren’in kızıdır. I. Haçlı Seferi’nde 60.000 kişilik Haçlı ordusuna katılmıştır. Önce Macaristan’a, sonra Bulgaristan’a ve en sonunda Anadolu’ya varmıştır. Ereğli Savaşı’nda savaşarak hayatını kaybetmiştir.
2.2. Sicilya Kontesi Adelheid
Orta çağda toplumda statü atlamak için veya siyasal olarak bazı haklar kazanabilmek için evlilikler yapıldığı bilinmektedir. Kont Roger’ın zengin ve dul eşi Adelheid’ta bunlardan biridir. Patrik Arnulf aracılığı ile Kudüs kralı I. Baudouin ile evlenmiştir. Bu evlilik. Kudüs kralını maddi açıdan rahatlatmıştır. Bu rahatlamanın sebebini; Kontes’in Akka limanına geldiğinde gemi dolusu hediye ve kendine ait silahlı birliklerle inmesinden anlamak mümkündür.
2.3. Kudüslü Melisende
Kudüslü Melisende’nin II. Haçlı Seferleri’nde önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Kocasının ölümünden sonra tek başına tahta geçmiştir. Müslümanlara karşı olan mücadeleleri ile tanınır. Melisende, II. Haçlı Seferleri’nde yapılan planlamalara katılmış ve Palmyra bölgesi için yapılan mücadeleye dahil olmuştur.
2.4. Akitonyalı Eleanor
Almanların 1147 yılında Sultan Mesud’a yenilmesi sonucu savaşa Fransa Kralı VII. Louis ve karısı Eleanore d’Aquitaine bizzat katıldılar. Saray hanımlarının yanı sıra Flandre ve Toulouse kontesleri de bu yolculuğa katılmışlardı. Kraliçenin bu katılımı şüphesiz ki fırsat bekleyen cesaretli kadınlara savaşa katılmak için örnek teşkil etmiştir.
2.5. Zümrüt Hatun
Dönemin önemli kadınlarından biri de Zümrüt Hatun’dur. 1130’ların başına Şam Emiri’nin eşi sıfatıyla yönetimde etkin rol oynamıştır. Tahta geçen oğlu İsmail, Banyas, Akka, Hama, Ba’lebek şehirlerine yaptığı seferlerden önemli bir ganimet elde etmiştir. Ancak uyguladığı aşırı vergiler ve acımasız yönetimi tepkileri de üzerine çekti. Yaptığı katliamlar sonucu halk, onu annesine şikâyet etmiştir. Bu zamana kadar sessizliğini koruyan Zümrüt Hatun, sevgilisinin de öldürüleceği haberini alınca oğlu İsmail’i öldürtmüştür. Zümrüt Hanım’ın bu hareketi, oğlunun zulümle de olsa kurduğu merkezi otoriteyi bir hayli zayıflatmıştır. Bu durum da Haçlıların kaybettiği şehirleri geri alması için büyük bir fırsattır.
2.6. Seçer el-Dürr
Eyüübi sultanı el-Melik el-Salih Necmeddin Eyyub’un 1249 yılındaki ölümünün ardından tahta, oğlu Turanşah geçmişti. Fakat Bahri Memlükler ile arası açık olduğu için Turanşah öldürüldü. Bu olaylar yaşanırken Haçlılarla da mücadele devam etmekteydi. Fransa Kralı IX. Louis yeni esir edilmişti. Bu denli karışık bir durumda, Bahri Memlükler hiç düşünmeden eski hükümdar el-Melik el-Salih Necmeddin Eyyub’un karısı Seçer el-Dürr’ü tahta çıkarttı. Bu seçimin sebepleri olarak idari becerileri ve eski hükümdarın en sevdiği eşi olması gösterilebilir. Türk asıllı olan Seçer el-Dürr, tahta çıktıktan sonra Validetü Halil adı ile fermanlar çıkartmıştır. Arap dünyasında nadiren görülen bu olaya dini çevrelerden tepki gecikmemiştir. En büyük tepki ise saltanatın tasdiki için başvurulan Abbasi Halifesi el-Mutasım’dan gelmiştir. Dini çevrelerden gelen baskıyı azaltmak için ordu komutanı Aybek ile evlenen Seçer el-Dürr hukuken saltanatını kaybetse de Bahri Memlükler’den aldığı destek ile idarede söz sahibi olan bir kadındır.
2.7. Kontes Eschiva
Orta çağda kadınların siyasi evlilik yaptığı sık sık karşımıza çıkmaktadır. Kontes Eschiva da bunlardan biridir. Taberiye hakiminin karısı olan Kontes Eschiva eşinin ölümünden sonra Trablus Kontu III. Raymond ile evlenmiştir. Bu evlilik III. Raymond’a Taberiye’nin hakimiyetini de getirmiştir. Ancak Taberiye’de karı koca ortak bir yönetim benimsemişlerdir. Kont Haçlı ordusuna katılınca Taberiye’nin yönetimi de Eschiva’ya kalmıştı. Sultan Selahaddin’in Taberiye’yi kuşatması ve Kontes’in yardım çağrılarının karşılıksız kalması sonucu Kontes, 1187’de Taberiye’yi Selahaddin’e teslim etmiştir.
Sonuç
Haçlı Seferleri her ne kadar Hristiyan toplumlarda Müslümanlara karşı bir birlik ruhu oluşturmuş olsa da toplumsal yapının çok büyük sekteye uğramasına sebep olmuştur. Aile kavramı ve ailenin gövdesi konumunda olan kadın psikolojik ve fiziksel olarak yıpranmıştır. Kadınlar, savaşa katılan ve katılmayanlar olarak ikiye ayrılmıştır. Savaşa katılanlar ise soylular ve halktan kadınlar olarak ikiye ayrılmıştır. Kadınlar eşlerinin, babalarının, oğullarının savaşa gitmesinin ardından hem maddi yükümlülükleri üzerine almış hem de çocukların bakımı onlara kalmıştır. Kilise tarafından ortaya atılan kutsallık kavramı kadınlardan da bir şeyler beklenmesine neden olmuştur. Zor durumda kalan kadınlar ailelerini geçindirebilmek için hırsızlık ve hayat kadınlığı gibi işler yapmışlardır. Kilise tarafından bir yardım gelmediği gibi kadınların ayıplanmasına da neden olmuştur.
Savaşa katılan halktan kadınlar genelde cepheye su, erzak, silah taşıma, çamaşır yıkama, yemek yapma ve askerlerin cinsel ihtiyaçlarını karşılama gibi görevlerle savaşın içine dahil olmuşlardır. Daha sonra savaşın kutsallığını bozması ve askerleri yoldan çıkarma gibi sebeplerle kadınların savaşa katılması yasaklanmıştır. Fakat bu yasak soylu kadınlar için geçerli değildi. Soylu kadınların da savaşta halktan olan kadınlardan bir farkı yoktu. Geneli siyasi çıkarlar ve din adamlarının kendi yerlerini sağlamlaştırması amacıyla evlendirilmişlerdir. Bazı soylu kadınlar ise bizzat savaş alanında yer alarak ve ülke yöneterek Haçlı ruhuyla siyasi ve askeri arenada önemli bir yer oynamıştır. Buna en iyi örnek Kudüslü Melisende’dir.
‘’Haçlı Savaşları döneminde Hristiyan kadınların durumu, Avrupa’nın sosyal, demografik ve dini yapısını anlamada önemli bir unsurdur. Çıkar uğruna bir araya gelen Hristiyan krallar, prensler, dükler ve kontlar kendi yerlerini sağlamlaştırmak için kızlarını, kız kardeşlerini ve hatta dul annelerini dahi evlendirmişlerdir. Evlendirilen bu kadınların yaşları 8 ile 60 aralığında olmuştur".
Genel olarak Haçlı Seferleri döneminde kadının durumuna bakıldığı zaman aileleri ve kilise tarafından alt tabaka olarak görülmüş, hizmet etmeleri ve zor durumlarda fedakârlık yapmaları istenmiştir. Fakat en çok zorluğu da gerek arkada kalan gerekse savaş alanında olan kadınlar çekmiştir. Sonuç olarak Haçlı Seferleri gerek Müslüman gerekse Hristiyan kadınlar için büyük yaralar açmıştır ve toplum yapısını bir hayli geriye götürmüştür.
Kaynakça
Kitaplar
Albert of Aachen, Historia Ierosolimitana. History of the Journey to Jerusalem, Oxford University Press, New York, 2007.
Altan Çetin, Ortaçağda Kadın, Lotus Yayınları, Antalya, 2011.
Anna Kommena, Alexiad, çev. Bilge Umar, İnkılap Kitapevi, Ankara, 1996.
Baha el Din, The Life Of Saladin, çev. Hamilton Gibb, Oxford University Press, Londra, 1973.
Conor Kostick, The Social Structure of The First Crusade, Brill, Hollanda, 2008.
Ergin Ayan, Willermus Tyrensis’in Haçlı Kroniği 2, Gece Kitaplığı, İstanbul, 2018.
Fulcherius Carnotensis, Kudüs Seferi, çev. İlcan Bihter Barlas, IQ Yayıncılık, İstanbul, 2009.
Gendering the Crusades, haz. Susan Edgington & Sarah Lambert, University of Wales Press, Londra, 2001.
Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, Dünya Yayıncılık, İstanbul, 1997.
Jonathan Phillips, The Crusades, 1095-1197, Harlow/New York, 2002.
Piers D. Mitchell, Medicine in the Crusades. Warfare, Wounds and the Medieval Surgeon, Cambridge University Press, Edinburgh, 2004.
Raimundus Aguilers, Haçlılar Kudüs’te, çev. Süleyman Genç, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2019.
Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-Namesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162), çev. Hrant D. Andreasan, TTK Yayınları, Ankara, 2000.
Makaleler
Aydın Usta, ‘’Haçlı Seferlerinde Kadın’’, Ortaçağda Kadın, ed. Altan Çetin, Lotus Yayınları, Antalya, 2011.
Gülşen İstek, ‘’ Haçlı Seferlerine Katılan Kadınlar’’, Journal of Islamic jerusalem Studies, 19/2.
Gülşen İstek, ‘’Almanca Eserlerde Çocuk Haçlı Seferleri’’, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, sayı 65, 2019.
Helen Nicholson, ‘’Women and the Crusades’’, Hereford Historical Association, 2008.
Michael Evans, ‘’Unfit to Bear Arms: The Gendering of Arms and Armour in Accounts of Women on Crusade’’, Gendering the Crusades, haz. Susan Edgington & Sarah Lambert, University of Wales Press, Londra, 2001.
Nadir Karakuş, ‘’Haçlı Seferleri’nde Üç Kadın ve İslam Birliğinin Sağlanması’’, On Dokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı 43, 2017.
Ramazan Altınay & Habibe Ceren Dağdeviren, ‘’Haçlı Devletleri Döneminde Kadın Algısı, Siyasi Evlilikler ve Devlet Yönetiminde Kadınların Rolü’’, Journal of History Culture and Art Research, Sayı 16, 2021.
Richard Firth-Godbehere, ‘’Women and Crusading: A Brief Examination’’, (https://www.academia.edu/4407207/Women_and_Crusading_A_Brief_Examination), (27.12.2021).
Salim Koca, ‘’Haçlı Seferleri Sebep ve Sonuçları Bakımından Nasıl Değerlendirilebilir.’’, Akademik Bakış, Sayı 20, 2017.
Comments